If the West wants to harness the potential of cooperating with India in Afghanistan, it needs a better appreciation of India's engagement and motivations, as well as of New Delhi's assets and concerns about Afghanistan's future.
Since 2001, this Iranian scholar argues, Iran has sought to establish security and stability, while advancing regional cooperation in Afghanistan. The only way to manage conflict in the post-exit era is for the West to accept the legitimacy of increased regional cooperation, including Iran's involvement.
When it comes to Afghanistan's future, the United States ironically has more in common with Iran than it does with Pakistan. As Western troops draw down, a look inside Iran's enduring interests, means to secure them, unique assets, and goals that may or not conflict with other regional actors.
Berlin Duvari yikilip Sovyet/Varsova Pakti tehdidi ortadan kalktiktan hemen sonra, NATO degisen uluslararasi sisteme kendini uyarlamaya basladi. Bu süreç zor ve sorunlu olmasina ragmen, önemli basarilar kaydetti. Ama "Nato yasayabilecek mi?" sorusu hep gündemde kaldi. Bu inceleme iddiali öngörüler yerine aktörlerin egilimlerine ve ortamdaki degismelere isaret ederek bir düsünme ve tartisma zemini hazirlamanin gayreti içinde olmustur. Uluslararasi sistemdeki yapisal degisiklikleri irdeleyip, Ittifakin yeni durumlara uyum saglamak için ne gibi politikalar uyguladigini ve söz konusu dönüsümün önündeki engelleri elestirel bir yaklasimla incelemistir. Ortak siyasi iradenin olusmasinin ve askeri yapi ve stratejinin yeni sartlara uyarlanmasinin sinirlarini açikliga kavusturmaya çalismistir. Bu çerçevede askeri doktrin çalismalari ve Afganistan tecrübesi arasindaki etkilesim ve dönüsüm süreci üzerindeki etkileri ele alinmistir. Ayrica sonuç bölümünde, genisleyen Avrupa-Atlantik Bölgesindeki NATO askeri operasyonlarinin mesruiyet sorununa da deginilmistir
ABD ve NATO'nun son yillarda üzerine önem ve öncelikle egildigi füze savunma kalkaninin teme - linde, Iran'in nükleer silah edinme emellerinin dogrudan bir uzantisi olarak degerlendirilen Iran'in balistik füze envanterinden duyulan kaygilar ve tehdit algilamalari yatmaktadir. ABD'nin 2010 yilinda gündeme getirdigi ve NATO ülkeleri nezdinde kabul gören EPAA (European Phased Adaptive Approach) adli füze savunma yaklasimi, Türkiye'nin füze tehdidi karsisindaki geleneksel yak - lasimlariyla uyumlu oldugundan Ankara tarafindan da benimsenmis ve Türkiye EPAA için kritik önemde bir ülke konumuna yükselmistir. Diger taraftan, aslinda ABD'nin tahsis ettigi askeri ve tek - nolojik kaynaklar üzerine insa edilen EPAA yapilanmasinda, NATO'nun Avrupali müttefiklerinin katkilari ve olasi bir çatismanin seyri üzerindeki kontrolleri sinirli düzeyde kaldigi gibi, EPAA'ya yönelik olarak önemli bazi teknolojik, operasyonel, takvimsel ve siyasi/stratejik belirsizlikler mevcuttur. Diger taraftan, EPAA'nin ilerleyen safhalarinda Türkiye'nin yeni bazi talep ve oldu-bittilerle karsi karsiya kalabilecegi ihtimali göz ardi edilmemeli, bu olasiliklarin Rusya ile iliskiler ve Bati ile iliskilerde ABD-Avrupa dengesinin gözetilmesi gibi farkli açilardan hesaba katilmasi gerekmektedir.
Enerji güvenligi, ana amaci Ittifak üyelerini askeri tehditlere karsi savunmak olan NATO'nun öncelikli konu basliklari arasina ancak son on yilda girebilmistir. Bu çalismada, NATO'nun Soguk Savas sonrasi dönemde düzenlenen zirvelerinde yayinlanan zirve bildirgeleri ve stratejik konseptler ile çesitli NATO zeminlerinde yapilan tartismalar isiginda, enerji güvenliginin NATO için tasidigi anlam ve önem üzerinde durulmaktadir. NATO'nun enerji güvenligi kavramina yaklasimi degerlendirilerek, önümüzdeki süreçte enerji güvenligi konusunun NATO çerçevesinde ne yönde sekillenebilecegi ortaya konmaya çalisilmaktadi.
Siber uzayin sivillesmesiyle birlikte Vestfalya sisteminin getirdigi ulus devlet modeli derinden etkilenmistir. Soguk Savas sonrasinda ortaya çikan bu yeni dönemde nükleer savasin ve çekismenin izlerini görmek mümkündür. Siber Uzayin günümüzde karsi karsiya kaldigi tehditler ve bunlarin henüz netlesmemis sinirlari örneklerde net olarak görülmektedir. NATO gibi uzun soluklu bir güvenlik ittifakina ve üyelerine bu yeni güvenlik ortaminda yapilan siber saldirilar, gelecek adina önemli ipuçlari vermektedir. Bu makalede NATO'nun bu yeni tehditlere karsi aldigi tedbirler ve belirlenen siber güvenlik stratejileri ortaya çikaran süreç tartisilmisti.
NATO's supremacy in the security and defence structures of the Euro-Atlantic region during the Cold War era has prevented the development of a self-sustained European security mechanism. With the end of the Cold War, specifically with the St. Malo Summit in 1998 which was a breakthrough in the advancement of the Common Security and Defence Policy, the NATO-EU relationship became pronounced. Since then, opportunities for and difficulties of collaboration have both defined this inter-institutional relationship between NATO and the EU. Despite a series of arrangements for strengthening the institutional framework of NATO-EU relations as well as the Berlin-plus agreements, the argument of an effective cooperation between two organizations would be misguided. Particularly, discrimination against the non-EU NATO allies as well as the existence of challenges such as decoupling and duplication are hampering progress in NATO-EU relations. This article aims at shedding a light on the limited cooperation between these two organizations by focusing on the current challenges.
Oxford Üniversitesi ile Londra'daki Dogu ve Afrika Çalismalari Okulu'nda (The School for Oriental and African Studies) ögrenim gören ve doktorasini 1985-2008 arasi Profesör olarak görev yaptigi Londra Ekonomi Okulu'ndan (London School of Economy) alan Fred Halliday, önde gelen Uluslararasi Iliskiler uzmanlarindandir. Uzmanlik alani Ortadogu olan ve bölge ile ilgili pek çok kitap ve makalesi bulunan Halliday, 2008'de emekli olduktan sonra Barselona Uluslararasi Çalismalar Enstitüsü'nde arastirmaci profesör olarak görev yapmis ve 2010 yilinda 64 yasinda vefat etmistir.